Nörolojik Hastalıklarda Beslenmenin Önemi

Nörolojik Hastalıklarda Beslenmenin Önemi

Beyin gelişimi anne karnında başlayıp doğumdan önceki son iki ayda maksimum düzeye çıkar. Beyin gelişiminde anneden gelen besinler sayesinde bu gelişim sağlıklı olabilmektedir. Anneye ait olumsuz faktörler (anatomik bozukluklar, plasentanın yetmezliği, kötü beslenme, enfeksiyon, hastalıklar, kötü alışkanlıklar vb) bebeğin beslenmesini ve beyin gelişimini de bozacaktır.

Doğumdan sonra da bebeğin nörolojik gelişimi için ana faktör beslenmedir. Bu dönemde beslenme bozuklukları, yanlış beslenme, mineral ve vitaminlerin eksikliği beynin hacim, fonksiyon ve yapısal gelişimini bozmaktadır. Normal nörolojik gelişim ve nörolojik hastalıklarda beslenmeye ait olumlu veya olumsuz etkileri olabilecek bazı konuları başlıklar halinde belirtmeye çalışalım:

Anne sütü;

Bebeklerde beyni geliştirdiği kanıtlanmış ilk sıradaki besin anne sütüdür. Başta Taurin denen aminoasit bileşiği olmak üzere pek çok protein, yağ, kolesterol hammaddeli yağ asitleri (docosahexaenoic asit ve araşidonik asitler) içermektedir. Protein enerji malnutrisyonu gelişen eksik ve yanlış beslenen bebeklerde beyin gelişiminin durduğu, hacim ve fonksiyon kaybettiği bilimsel raporlarda gösterilmiştir. Bunları önlemek için ilk altı ay sadece anne sütü bebeğin beslenmesi için yeterli olmaktadır. Anne sütünde eksik olan D vitamini için günde bir defa üç damla D vitamini en az altı ay boyunca, demir için de bebek dört aylık olduktan sonra takviye yapılmalıdır. İlk dört -altı aydan sonra geçiş besinleri ve altı aydan sonra da ev yemekleri şeklinde beslenmeye devam edilmelidir. Çocuk beslenmesinde tavsiye edilen ise; miktar fazlalığından ziyade besin çeşitliliğidir.

Vitaminler;

Vitaminler hücre içi metabolik reaksiyonlarda rol oynarlar ve eksikliklerinde bazı klinik bozukluklar görülür. İnsan vücudunda hazır bulunmadıklarından beslenmeyle alınmaları zorunludur. Vitaminler suda eriyenler (C ve B grubu vitaminler) ve yağda eriyenler (A, D, E ve K vitaminleri) olarak ikiye ayrılırlar. Suda eriyen vitaminler vücutta çok az depolanabilirler. Bu yüzden devamlı alınmalıdır. Günlük sebze meyve yeme önerileri genellikle bu yüzdendir. Yağda eriyen vitaminler ise vücutta depolanabilirler. Bu nedenle fazla alındıklarında vücutta zehirlenme yapma potansiyelleri vardır (A, D ve K vitaminleri). Bu nedenlerle çocuklara rastgele vitamin verilmemelidir.

VİTAMİN EKSİKLİĞİHASTALIKBESLENME BOZUKLUĞU veya ÖZELLİKLERİ
B 1 (TİAMİN)BERİBERİKatkısız pirinç ile beslenen çocuklarda
B 2 (RİBOFLAVİN)NÖROPATİ, GLOSSİT, FOTOFOBİÇocuklarda nadir. Alkolik ve diabetiklerde sık görülür.
B 6 (PRİDOKSİN)DİRENÇLİ NÖBETLERDoğuştan enzim eksikliği ve bağımlılığı olabilir.
B 12 (KOBALAMİN)NÖROPATİ, ANEMİEmilimde doğuştan bozukluk, hayvansal gıdalardan eksik (vejeteryan) diyet
BİOTİN (Vitamin H)ALOPESİ, HİPOTONİ, NÖBET, GERİLİKÇiğ yumurta ile veya damardan beslenme ile
FOLİK ASİTNÖRAL TÜP DEFEKTLERİ, ANEMİHamilelik öncesinde anneye düzenli verilmeli
VİTAMİN AGECE KÖRLÜĞÜ, CİLT BOZUKLUKLARISadece hayvansal gıdalarda bulunur, fazla A vitamini almak zararlıdır.
VİTAMİN CSKORBÜTGünümüzde çocuklarda nadirdir.
VİTAMİN DRAŞİTİZM, RİKETSYetersiz alım, yetersiz güneş ışığı nedeniyle ortaya çıkar. Bebeklere takviye verilmelidir.
VİTAMİN EANEMİ, PREMATÜRE RETİNOPATİSİ, ATAKSİKronik karaciğer hastalığı olan çocuklarda görülür.
VİTAMİN KYENİDOĞANIN KANAMALI HASTALIĞIHer yenidoğan bebeğe K vitamini en az bir kez mutlaka yapılmalıdır.

 

Eser Elementler ve Mineraller;

Vücudumuz karbon temelli moleküllerden yapılmıştır. Bu yapının içinde pek çok temel element (Sodyum, Potasyum, Kalsiyum, Fosfor vb) olması yanı sıra nadir bulunan, dışarıdan alınması gereken elementler de bulunmaktadır. Bu elementlerin bazen eksikliği, bazen de fazlalığı beyin ve sinir hastalıkları açısından ciddi önem taşır.

  1. Günlük gereksinim duyulan temel eser elementler: Demir, Çinko, İyot ve Selenyum. Normal büyüme, gelişme sağlığı sürdürmek için kesin gereklidirler.
  2. Günlük gereksinimi belirli olmayan eser elementler: Bakır, Manganez, Krom, Kobalt, Flor ve Molibden. İnsan metabolizmasındaki rolleri belirlenmiş ancak günlük gereksinimleri belirli olmayan eser elementlerdir.
  3. Doku veya biyolojik sıvılarda ultra bulunan elementler: Lityum, Nikel, Kalay, Silikon ve Vanadyum. Bu seviyelerde temel fonksiyon veya zararlı etkileri henüz tam olarak bilinmeyen elementlerdir.
  4. İnsanlarda bulunması zararlı elementler: Alüminyum, Kadmiyum, Cıva, Kurşun ve Arsenik. Biyolojik fonksiyonları bilinmeyen ancak çok düşük sevilerde bile dokularda zarara yol açan eser elementlerdir.

Nörometabolik Hastalıklarda Diyet;

Vücudumuzun ihtiyacı olan enerji, yapı taşı olan proteinler gibi birçok temel molekül görevli hücreler içindeki kimyasal reaksiyonlarla üretilirler. Bu sayede aldığımız besinler enerjiye, dokuların yenilenmesine, tamirine ve büyüyüp gelişmeye yararlı maddeler haline dönüştürülür. Bu temel moleküller bazen doğuştan veya sonradan oluşabilecek bozukluklar sonucu vücut için gerekli maddenin yapılamamasına veya dönüştürülemeyen hammaddenin de birikerek vücut için zehir haline gelmesine yol açar. Biz buna genel grup olarak metabolik hastalıklar adını veriyoruz. Bu metabolik hastalıklar doğrudan sinir sistemine zarar veren hastalıklar olduğunda da nörometabolik hastalıklar adını almaktadır.

  • Aminoasit Metabolizması bozuklukları: Vücudun yapı taşı olan proteinler hücre içinde aminoasitlerden üretilmektedir. Toplamda 20 aminoasitten 11 tanesi vücutta sentez edilmekte, 9 tanesi ise dışarıdan besinlerle alınmak zorundadır. Aminoasitlerin metabolik yollarında bir eksiklik olması veya dönüştürülemeyen maddenin birikmesi sonucu çeşitli hastalıklar ortaya çıkmaktadır.

 

AMİNOASİTBOZUKLUK/ENZİM EKSİKLİĞİHASTALIKTEDAVİ
FenilalaninFenil alanin hidroksilazFenilketonuriFenil alaninden fakir diyet
TirozinFAH, TAT, Hidroksifenilpruvat, homogantisikasit dioksijenazTirozinemi, Hawkinsuri, AlkaptonuriFenilalanin, Tirozin ve Methiyoninden fakir diyet. Nitisinone
Lösin, İzolosin, ValinDekarboksilazAkçaağaç (Maple) şurup idrar hastalığıLösin, İzolosin ve Valinden kısıtlı diyet
GlisinMitokondriyal enzimlerNonketotik hiperglisinemiNöbetlerin kontrolü, sodyum benzoat verilmesi
KreatinKreatinin transporterKreatin eksikliğiKreatin monohidrat

 

  • Üre Döngüsü Bozuklukları: Memelilerde yapı maddesi olarak kullanılamayan nitrojenin vücuttan uzaklaştırılmasına yarayan metabolik yoldur. Bozuklukları akraba evliliklerinde fazla görülür. Genellikle doğduktan sonra ilk 24-72 saat içinde emme güçlüğü, kusma, kendini kaybetme, uykuya meyil, huzursuzluk ve sık soluk alıp verme gibi belirtiler verir. Kanda Amonyak çok yükselir. Tedavi almazsa bebekler solunum durması, nöbetler ve dolaşım bozulması ile kaybedilirler. Protein alımını azaltan diyet ve ilaç tedavisi ile amonyak kontrol altına alınmaya çalışılır.
  • Konjenital glikolizasyon defektleri: Besinlerle aldığımız glikozun depolanmasında meydana gelen bozuklukları tanımlayan bir grup konjenital hastalıktır. Diyette oral bir tür şeker olan Mannoz verilir. Piruvat dehidrogenaz eksikliğinde ketojenik diyet tedavisi yapılır.
  • Peroksizomal hastalıklar: Yağ metabolizmasında pek çok organda bulunan peroksizomların bir veya daha fazla fonksiyonunun kaybı sonucu ortaya çıkan bir grup genetik hastalıktır. Bu grup içinde yer alan Adrenolökodistrofisi (ALD) hastalığı olan ve adı Lorenzo olan çocuğun babası tarafından geliştirilen, bu nedenle Lorenzo’nun yağı olarak adlandırılan bir yağ karışımı (Dört kısım glilserol trioleat (GTO) ve bir kısım gliserol trierukat (GTE) içerir) kullanılmıştır. ALD üzerindeki etkisi henüz kesinlik kazanmamıştır, ancak tedavide kullanılmaktadır.

Epilepside Beslenme;

Bazı yiyecek ve besin maddelerinin epilepsi nöbetlerini tetikleyebileceği çok iyi bilinen bir durumdur. Fazla şekerli ve aşırı karbonhidratlı beslenme de epilepsi hastalarına tavsiye edilmez.

  • Omega 3 ve Omega 9 gibi sağlıklı yağlar (balık yağı) epilepsi hastaları için oldukça faydalıdır. Bu nedenle hastalar Omega 3 ve 9 yağları içeren balıklar tüketmeye özen göstermelidir.
  • Alkol ve çay, kahve, kola gibi kafein içeren içecekler, çikolata, fazla baharatlı cips benzeri yiyecekler epilepsi nöbetlerini tetikleyebildiği için uzak durulması gerekir.
  • Greyfurt ve nar gibi meyveler epilepsi ilaçlarıyla etkileşime girebildiği için nöbetler üzerinde olumsuz etki yaratabilir.
  • Sodyum, kalsiyum ve magnezyumun nöbetleri kontrol altına alma özelliği taşıdığı biliniyor. Epilepsi hastalarında öncelikle sodyum, kalsiyum ve magnezyum eksikliklerinin olup olmadığı kontrol edilmelidir. Oluşan soydum eksiklikleri için yeterli tuz, kalsiyum için süt ve süt ürünleri, magnezyum için ise kuru baklagiller tüketilmelidir.
  • Epilepsi hastalarında çoğunlukla D vitamini eksikliği ve kemik erimesi sorunları ile karşılaşılır. Bu nedenle hastalarda D vitamini takviyesine ihtiyaç duyulabilir. Tabii ki en önemli D vitamini kaynağı güneştir. Ayrıca süt, peynir, yumurta ve balık çeşitleri de diğer D vitamini kaynaklarıdır.

Ketojenik Diyet:

Ketojenik diyet sanki son yıllarda ortaya çıkmış gibi gözükse de uzun yıllardan beri ilaçla tedavi edilemeyen epilepsi hastalarında özellikle çocuklarda atak sıklığını azaltmaya yönelik bir beslenme şeklidir. İlk kez Wilder tarafından, ketonların beyin potansiyel enerjisini artırması prensibine dayandırılarak kullanılmış ve nöbet kontrolünde olumlu etki görülmüştür. Etki mekanizması tam bilinmiyor. Ancak hayvan çalışmalarında beyni koruyucu etkisi olduğu gösterilen tek anti epileptik tedavi yöntemidir.

Klasik diyette yağ/prot 4:1 oranında (4 gr yağ için 1 gr protein) veya daha büyük çocuklarda 3:1 oranında (üç ana 1-2 ara öğün şeklinde) diyet düzenlemesi son yıllarda modifiye edilerek orta zincirli trigliserit (MCT) diyeti (oktanoik ve dekanoik asitler) kullanılıyor. Tadı daha iyi, keton oranı klasik diyetle aynı fakat keton seviyesi daha hızlı yükseliyor.

Ketojenik diyet tedavisi ile %29-84 arasında değişen klinik düzelme bildirilmiştir. Ancak anti epileptik azaltılması çok az olguda gerçekleşmiştir.

Uluslararası ketojenik diyet çalışma grubunun yayınladığı uzlaşma raporunda ikinci veya en geç üçüncü antiepileptik ilaç başarısız olması durumunda ketojenik diyete başlanması önerilmektedir.

Özellikle GLUT-1 eksikliği ve piruvat dehidrogenaz eksikliğinde öncelikle tercih edilir.

Bu tedavinin kullanılmaması gereken hastalıklar; Yağ asidi oksidasyon veya transport bozuklukları, lipid miyopatileri, primer veya kazanılmış karnitin eksiklikleri, piruvat karboksilaz eksikliği, akut intermitan porfiridir. Ketojenik diyetin kas kaybı, ciddi bağırsak sorunları, kalp ritm bozuklukları, damar tıkanıklığı, karaciğer bozukluğu, mineral ve vitamin eksiklikleri gibi yan etkileri açısından dikkatli olunmalı ve uygulanacak hastalar önceden iyi araştırılmalıdır.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir